19 Ekim 2018 tarihinde, Antalya Sigorta Acenteleri Dayanışma Platformu'nun düzenlediği etkinlikte masallarımızla ve müziğimizle Onur'la biz de oradaydık (:
Saksağan Kuşu'nun tüm karanlığa rağmen, içindeki şarkıyla aydınlığı yaratışını anlattım onlara. Ve hep beraber şarkımızı söyledik, "karanlıklar elbet çıkıyor aydınlığa" diyerek (:
Haberin devamını okumak için buraya bakabilirsin (: devamını oku
Yıl 2016, aylardan Ağustos. İki tekerin üzerindeyim, bir yolda bilinmezliğe pedal çeviriyorum. Zihnimde deli sorular, sonsuz hayaller eşliğinde el ele tutuşmuş doğa ile konuşuyorum. Kuzey Denizi'ne merhaba diyorum, aştığım tüm engelleri düşünüyorum. Engellerin zihnimizde olduğunu yaşayarak deneyimliyorum ve engelsiz bir yaşamın engelsiz bir zihinde mümkün olduğunu düşünüyorum. Masalımı yaşıyorum, masalımı yazıyorum. Daha çok kulaktan gönüle yerleşsin masallarım diye niyet ediyorum ve o anda işte her şey o anda beliriyor gözümün önünde. devamını oku
"Barış'ı tanıdığım yerde ne çiçekler vardı ne de başı bulutlarda bir çınar. Simitçinin gevrek sesi bile giremezdi oraya. Taş avluya yalnızca kuşlar konardı bazen. Adının anlamı dünyayı kucaklasa taşta büyümezdi Barış. Ama bunu bilmezdi anası. Babasının sevdiği bir şarkıcının adıymış. Yalnızca bu yüzden konmuş adı. Neden orada olduklarını bilenler de bilmeyenler de sevdiler Barış'ı. Barış da onları sevdi. Ama içlerinden birine tutkundu. Bizimki alışılmadık türden bir sevda öyküsüydü. Kuş kanadına binip çayırlara gitmeyi öğretti Barış bana. Düşle gerçek onun o yarım sözcüklerinde öylesine iç içe geçerdi ki dünyanın çirkinlikleri bir bulut gibi kayıp giderdi göğümüzde. Küçücük avluda düşsel uçurtmalar uçurmayı işte öylece öğrendim Barış'tan."
Belki sana tanıdık gelmiştir bu yazılanlar belki de ilk defa duymuşsundur benim ağzımdan. İçinde hüznü barındıran ama her daim inadına umudu kaybetmemek gerektiğini merkeze alan "Uçurtmayı Vurmasınlar" filminin başlangıç cümlesidir bu okudukların.
Cezaevinde masal anlatma projemin temelini oluşturan işte bu cümlelerdir. devamını oku
Deniz kenarında yürüyüş yaparken zihnimden geçen türlü türlü fikirler havada çarpışır. Hiçbirisini tutmaya çalışmam, bazen yazarım bazen de ses kaydımı alırım dalga sesleri eşliğinde.
Yine böyle sahilde yürüyüş yaptığım bir anda masallarımı herkesin duymasını istedim. Kulaklara nakşedemeyeceksem masallarımı, işaret diliyle gözlere emanet ederim, dedim. Ama önce işaret dili öğrenmem gerekiyordu. Sonra belediyede çalışan bir arkadaşımı aradım ve kafamdaki uçuşan fikirlerden bahsettim. Çok mutlu oldu, beni öyle sıcak karşıladı ki, nişanlısının şehrimdeki Engelsiz Kafe'de yönetici olduğunu söyledi. Hayat, benim karşıma gerçekten istediğim kapıları öyle naif sunuyordu ki...
Sözleştik, okul çıkışı gittim Engelsiz Kafe'ye. Beni sabırla dinleyen bir sürü kulak vardı. Fikirler, hazırda bekleyen projelerle birleşti. Uzun uzun konuşmaya hiç gerek yoktu. Gönüller birdi ve bu istekle her şeyi yapabilecek güce sahiptik. devamını oku
Son Yorumlar