“Barış’ı tanıdığım yerde ne çiçekler vardı ne de başı bulutlarda bir çınar. Simitçinin gevrek sesi bile giremezdi oraya. Taş avluya yalnızca kuşlar konardı bazen. Adının anlamı dünyayı kucaklasa taşta büyümezdi Barış. Ama bunu bilmezdi anası. Babasının sevdiği bir şarkıcının adıymış. Yalnızca bu yüzden konmuş adı. Neden orada olduklarını bilenler de bilmeyenler de sevdiler Barış’ı. Barış da onları sevdi. Ama içlerinden birine tutkundu. Bizimki alışılmadık türden bir sevda öyküsüydü. Kuş kanadına binip çayırlara gitmeyi öğretti Barış bana. Düşle gerçek onun o yarım sözcüklerinde öylesine iç içe geçerdi ki dünyanın çirkinlikleri bir bulut gibi kayıp giderdi göğümüzde. Küçücük avluda düşsel uçurtmalar uçurmayı işte öylece öğrendim Barış’tan.”
Belki sana tanıdık gelmiştir bu yazılanlar belki de ilk defa duymuşsundur benim ağzımdan. İçinde hüznü barındıran ama her daim inadına umudu kaybetmemek gerektiğini merkeze alan “Uçurtmayı Vurmasınlar” filminin başlangıç cümlesidir bu okudukların.
Cezaevinde masal anlatma projemin temelini oluşturan işte bu cümlelerdir. Bu projedeki amacım, öncelikle hükümlü ya da tutuklu annelerinin yanında kalmak zorunda olan çocuklara masallarımı duyurmak. Çocuk, Dünya’ya merakla bakar ve bu merakıyla sorular sorar. Yetişkinlerin belirlediği “kalın çizgili sınırları” aşmak için çocuk sürekli bir uğraş içindedir. Yetişkinlerin cevaplarıyla yetinmez çocuk, tekrarlar sorularını. Ta ki güven duygusunu içselleştirene kadar. Cezaevinde kalmak zorunda olan çocuklara masal anlatmak; cezaevinin ortamında var olan siyah perdeyi aralayacak bir panzehir görevi görecek buna inanıyorum.
Benim amacım, umut tohumları ekmek ve onların büyüdüğüne şahit olmak. Bunu görürüm ya da göremem bilemiyorum; ama o ektiğim tohumların var güçleriyle toprağı delip büyüyüp filizleneceğine tüm kalbimle inanıyorum. İşte, masallarla yapmak istediğim tam da bu: Umut tohumları ekmek. Hayatın hem zorluğunu kabul etmek hem de maceralarına kucak açıp ne kadar muazzam bir hayatımız olabileceğinin seçimini yapmalarına öncülük etmek.
Bu projemi yazıp bitirdiğimde, sıra projeyi sunma ve kabul ettirme noktasına gelmişti. Antalya Barosu, Çocuk Hakları Komisyonu ile iletişime geçip onlara derdimi anlattığımda beni can kulaklarıyla dinlemişlerdi. Sonra da; “Çok zor bir işe adım atıyorsun, ama yürekten destekliyoruz.” demişlerdi. Ve gerçekten de bu projenin kabulü için, ülkemizin içinde bulunduğu zorlu süreçleri hep beraber sabırla bekledik. Savcılık izinleri, Başsavcı ile görüşmeler, cezaevi ile kurulan diyaloglar ve Bakanlık izinleri derken 1 yıldır bekleyen kapımız artık açıldı. Projem onaylandı ve belirlenen günler eşliğinde cezaevi kapıları umuda, masallara açıldı.
Ben bu yola hayallerimle, umudumla, sesimle, nefesimle çıktım. Sen de bu yolda bana destek olmak istersen hayatinmasalindir@gmail.com adresinden benimle iletişime geçebilirsin, neler yapabileceğimize bir bakarız olur mu?
Küçücük avluda düşsel uçurtmalar uçurabileceğini hiçbir zaman unutmaman dileği ile…
Tüm sevgimle ve hayallerimle;
Öykü.
Bir cevap yazın